28 Ekim 2009 Çarşamba

26 Ekim 2009 Pazartesi

Rakibi bozmak;

Yapmamız gereken buydu aslında “Rakibi bozmak” eldeki malzemede belli, oynatmamaya dayalı bir rakibi nasıl ekarte edebilirdik peki, şimdi tribünde arkamda oturan adamın dediği gibi her topu göbekten dikine oynayarak mı? Yoksa kanattan sıfıra inerek mi?
Dardanel’in gerçekten de inanılmaz bir defansif kurgusu vardı. Çift libero gibi oynayan iki uzunu ve önünde dört ön libero, bu altı oyuncu orta sahayı nadiren geçtiler maç boyunca hatta maçın 2-0 olmasına rağmen doksanıncı dakikadaki kornere bile üç oyuncu iştirak etti, bir takım gol yemek istemiyorsa gerçektende işiniz zor,
Peki, biz göbekten dikine oynamak şansını yakaladık mı? Hayır.
Kendi yarı sahasına çok iyi kapanan rakip neredeyse şut şansı bile tanımadı. Ama biz inadına bizim sol kanadımızdan sağ tarafa doğru derinlemesine çapraz toplar attık ve bu bütün ortalar rakibin 71 formalı İsmail isimli oyuncusunda son buldu,
Aslında kanat oyuncularımız biraz daha çizgiye yakın ve adam eksiltme düşüncesinde olabilseler, sıfırdan içeriye yerden ortalar yapabilseler, sonuca da ulaşabilirdik ki bunu Gökhan(91) da, Uğur(66) da yapabilecek kapasitedeler, ikinci devre başında Gökhan(91) sol bek gibi, uğur da çift liberonun arasında forvet gibi oynamaya çalışınca bu şanslarımızı da kaybettik, yedekten oyuna girip oyuna değer katabilen bir kadromuzda olmayınca işler iyice sarpa sardı.
Bu arada yan toptan gol yeme problemini de çözemedik, belli ki bir müddet daha da bu golleri yiyeceğiz,
Takımın tutuk olmasının bir nedeni de üç haftadır maçtan önce ödeneceği iddia edilen primlerin ödenmemesi de olabilir.
Takımın müsabaka süresince alternatif bir oyun kurgusu olmaması da ya da yanlış oyuncu seçimi de (Mesela bu hafta Ahmet(24) ile başlamak resmen kumardı.) şimdi bunları tartışmanın sırası değil çünkü kaybettik ve sadece kazananlar daima haklıdır,
Cihat hocayı beşinci hafta da çok defansif oynuyoruz diye eleştiren yönetimimiz umarım defansif oyunla nasıl maç kazanıldığını bu maçta görmüşlerdir,
Bazı oyuncularımızın bariz hatası olsa da bu maçı kaybetmemizin ana nedeni olarak rakibi bozamamamızı görüyorum ben, bununda sorumlusu kenar yönetimdir, belli ki rakibe çalışılmamış, ama rakibine çalışmış olan Dardanelspor’un hocasının maç sonu açıklaması ile bu yazıyı sonlandırıyorum;
Dardanelspor Teknik Direktörü Mustafa Meteertem, Bank Asya 1. Lig de Dardanelspor'dan sonra en genç kadro ile karşılaştıklarını belirterek, şöyle devam etti:''Herkese göre bu maç kolay olsa da bize göre öyle değildi. Genç oyuncuların her maçta üzerine bir şeyler koyduklarını düşünerek, maça çok önem verdik. Bir anlık konsantrasyon bozukluğu, düşüncesizce yapılan hareket mağlup olmamıza sebebiyet verebilirdi. Kazanmamız gereken bir müsabakaydı. Kocaelispor çok genç bir kadro ile mücadele ediyor. Belki zoraki genç bir kadro ile mücadele ediyor, biz ligde isteyerek genç kadro ile mücadele ediyoruz. Bizden daha tecrübeli bir takımla maç oynadık. 2-0 yendiğimiz için mutluyuz. Kocaelispor'u tebrik ediyorum.''

22 Ekim 2009 Perşembe

Forvetsel açmaz (?)

Serdar(41) yok, peki kim var?

Yunus İlgen(55), Gökhan Meral(91), Ahmet Kutluer(24) bu üç isimde geçen sezon oynadıkları liglerde forvet mevkiinde zaman zaman görev almışlar,
Ahmet(24) sezon başından beri cihat hocanın gözdeleri arasında değil bu nedenle pek şanslı da değil kaptanın yerini doldurmak için,
Gökhan(91) ise şuan oynadığı sol kanat mevkiinde çok istekli ve yerinde bir tercih olduğunu ilk onbirde başladığı Antep ve Erciyes maçlarında gösterdi. Bu oyuncuyu forvete sürüp yerini Erciyes maçında dinlendirdiği Mehmet(11) ile başlaması da bir varyasyon olarak denenebilir.
Bu üç isimden geriye Yunus(55) kaldı, son dört lig maçında orta sahada görev veriyor hocamız, aslında bu pozisyonda Bilal(6)’in stopere çekilmesinin ardından göreve başladığını hatırlamakta da yarar var, savunmamıza Harun(33)’un geri dönmesi ile savunma hattı Harun(33), Emirhan(21), Cem Sinan(5), Burak(2) ya da Ensar(25) dörtlüsü ile kurulabilir. Bilal(6) tekrar orta sahadaki görev yerine dönmesi ile Yunus(55) forvete kaydırılabilir. Böylece savunma ve orta saha kurgumuzu bozmadan güzel bir ilk onbir kurmuşta oluruz.
Mehmet Öztonga(11), Uğur Daşdemir(66) ya da Hamza Mutlu(86) da birer alternatif olarak değerlendirilebilir, ama hocamızın bu tercihleri kullanacağını tahmin etmiyorum,

Yani baştaki sorunun cevabı Yunus İlgen(55) olmalı,

20 Ekim 2009 Salı

DÜĞÜN VE CENAZE

Hacettepe, Bolu ve Adana maçlarındaki seri beraberlikler ve öncesindeki buca mağlubiyetini, bu maçlardaki futbol anlayışımızı göz önüne getirdim, maçın hemen ardından…
Mücadele üst noktadaydı, ama acı değildi puan kayıpları, “olsun” dedik hep bir ağızdan bu gençlerin yüreği de büyük dedik, kramp acısı ile yerde kıvranırlarken, “seviyoruz ulan” dedik…
Hiçbir puan kaybı bu kadar acı değildi, bu takımdan kazanabilecek bir oyunu asla sahada göremeyeceğini düşünenler vardı; hala varsa bu maç onlara kapak olsun önce,
Antep’e ilk devre atamadıklarımız ve bu maçta kaçırdıklarımızı üst üste koysak averajı düzeltmiştik, en kötüsü de bu işte, kaçan gollere üzülmek…
Deplasmandan bir puanla dönmek güzeldi aslında;
Zaten kafa dumanlı benim açımdan kriz nedeniyle işleri bozulmuş bir işletmede, maaşımı geçte olsa alarak yaşamaya gayret ediyorum ve en fazla deplasmandan gelen puana seviniyorum bu hafta, sabah işe gitmek için yola çıktığımda gazete almak için yolumu dahi çevirmedim. “puanın tadı kalsın biraz daha damağımda” Doğru servise, ama bir gazete geçti elime {habertürk spor eki} ve bir küçük haber,
Sırpların Fifa’daki ilk dosyası, jestrovic’in 260bin Euro’luk alacağının 30 gün içerisinde ödenmesi şartı ile federasyonumuza gönderilmiş, ardından dusan ve tutoric’in toplam 680bin Euro’luk alacakları ile ilgili dosya da gelecekmiş,
Ya arkadaş benim bu beraberliğe sevinmeye çok ihtiyacım vardı dedim,
Ey gidi Serhan başkan gittin ama eserlerinle anıyoruz seni hala..

14 Ekim 2009 Çarşamba

Bedava (?)

Kullanıldığı yer itibarı ile “beleş” anlamına da gelebilen bu kelimenin gerçekliği bu akşamki milli maçta tokat gibi çarpıyor suratımıza, “federasyon yetkilileri ve valilik koordinatörlüğünde milli maç maraton ve kale arka biletleri Bursaspor tribün gruplarına bilabedel verilmiştir” {kaynak: ntvspor} bizde hala tartışalım beleş bileti.
Yurdumuzun bir gerçeği olarak “beleş” bileti kabullenmek vakti gelmiştir artık…
Bu hafta İsmetpaşa da bilet kapısındaki polisin ve stad girişindeki özel güvenliğin tavrını bu durum karşısında gerçektende anlamsız buluyorum, milli maçta bile böyle bir uygulamaya gidiliyor ama lig maçlarında yasak…


konunun tam olarak kavranması için ev ödevi olarak aşağıdaki iki resimdeki farkları bulunuz

12 Ekim 2009 Pazartesi

Ineffaceable

Aslında başlığa “dayanılmaz acı” yazacaktım ama Serdar(41) 2.golü atınca vazgeçtim, 10.dk.’da kaçırdığı golden sonra öndeki koltuğu yumruklarken kendime geldim, sağ el başparmağım şişti, harbiden dayanılmaz bir acı, :)
Ama sonra yerel gazetelerde geçen hafta bizi silme planları yapıldığına dair yazılar geçişti gözümün önünden, bende “SİLİNEMEZ” dedim, (bizim yerel yöneticiler türkçe anlamaz diye de ingilizce yazdım.)
Son yazımda yaptığım kadro tahminimin tam olarak tutmamış olmasına rağmen Mehmet(11)’in sol beke monte edilmesi önünde de Gökhan(91)’ın oynaması takımın sol kanat organizasyonlarını pozitif yönde çok değiştirmiş, özellikle üçüncü goldeki asist ve gol vuruşu on numaraydı, ayrıca maç boyunca istekli oyunu ile parmak ısırtan Gökhan(91) ilk golünde asistini yapmıştı,
Her ne kadar maç sonunda rakibin hocası karşılaşmanın beşinci dakikasındaki verilmeyen penaltılarının maçın dönüm noktası olduğunu söylese de, bence 1.dk. üst direğimizden dönen top maçın dönüm noktası idi, maçın bitiş düdüğü ise atamadıkları penaltı da çalmıştı zaten(dakika 56) tamda önümüzde oldu pozisyon ama hakemin kaleciye faul yapılan pozisyondan nasıl bir penaltı ürettiğini çözemedim.
Ayrıca ilk defa bu kadar hakemle oynayan ve rakibe çirkeflik yapan bir takım gördüm ismet paşada, her topsuz pozisyonda bir itişme-tartışma vardı, hala nasıl Cem Sinan(5)’ın forması yırtılmadı şaşırıyorum doğrusu. Rakibin 99 forma numaralı oyuncusu Ertan herhalde formayı çok beğenmiş olmalı ki bırakmadı maç boyu, birde 34 numaralı Gökhan Solak vardı ki evlere şenlik, bildiğin varyete(*) sanatçısı, her pozisyonda çakallık peşindeydi,
İlk devre kaçanlar gol olsa 7–2 gibi acayip bir skor çıkardı ortaya, rakibimizin açık oynayan takımlara karşı aldığı 2 galibiyetinin olması, hiçte şaşırtmadı beni çünkü bu anlayış ile ilk altıdaki her takımı yeneceklerdir, fakat kapalı oynayan ve hızlı çıkan rakiplere karşı hiç şansları yok,
Çok enteresan bir detayı da yazmadan geçemeyeceğim, geçen haftaki Altay maçında ilk 25 dk. gördüğümüz iki kırmızı karta rağmen hiç sarı kart görmedik, ama bu hafta rakibimiz 9 sarı kart gördü buna rağmen kırmızı kart maç bitiminde (o da hakeme itirazdan) geldi, her halde bu hafta hakem sarı kartlarda seçici davrandı, üst üste gelmesin diye,
Umarım bu üst düzey oyun haftaya da devam eder ve böylece bu galibiyetin üzerine de cila atılmış olur,
Söylemeden edemeyeceğim bir konu da var ki anonsu yapan araç, paşanınmış(!) hangi paşa dendiğini duyar gibiyim, cevap vereyim hemen “köprülü ibo paşa”

(*) varyete; Fr. variété // a.(varye'te) 1. Şarkı, dans, hokkabazlık, temsil gibi aralarında ilişki bulunmayan farklı oyunlardan oluşan gösteri. (kaynak: TDK büyük türkçe sözlük)

9 Ekim 2009 Cuma

KOCAELİSPOR muhtemel onbiri,



Emirhan (21)ve Harun(33)'un kart cezası nedeni ile sezon başından beri çok iyi maçlar çıkartan defans kurgumuzda büyük bir revizyon olacak,
Geçen hafta dinlendirilen Burak(2) bu hafta tekrar onbirde başlayacaktır, cezalıların yerine ise stopere orta sahada görev yapan Bilal(6)’in geçmesi, defansın solun da ise Altay maçında sonradan oyuna giren ve mücadeleci oyunu ile beğenilen Ensar(25) ile başlanması kuvvetle muhtemel görülüyor,

Belki de Mehmet(11) defansın soluna monte edilse daha iyi bir performans sergileyebilir, zaten ileri de (zaten takımın ofansif zaafları bu kadar hat safhada iken) oynayacak oyuncu sıkıntısı olan kadromuzda bu değişikliğin düşünüleceğine ihtimal vermiyorum,

Cihat hoca ise artık Mehmet(11) ve Uğur(66)’u daha fazla öne çıkarmalı ve orta sahanın ortasını da Cem Sinan(5) ile geriden desteklemeli, sezon başından beri sadece mücadele gücünü gördüğümüz gençlerin artık ofansif dinamiklerini da hayata geçirmeli,

Atak oynayan takımlara karşı gol bulmakta sıkıntı çekmeyen rakibimiz g.antep belediye’sinin geçen hafta ligin iddialı takımlarından ç.rize karşısında aldığı 3-0’lık net skorun rahatlığı ile gelecek olması, belki bir avantaj da olabilir, (iki galibiyeti olan rakibimizin diğer galibiyeti ise evinde Karşıyaka’dan aldığı 2-0’lık skor)

Bu hafta kazanamayabiliriz ama gol ya da goller bulacağımıza ve gençlerin terlerinin son damlasına mücadele edeceklerine olan inancım tam,

5 Ekim 2009 Pazartesi

genç futbolcular tedirgin (!)

Takım karışık, genç futbolcular tedirgin;
Maçtan önce Muammer Çelik abinin serdar ile takımın kamp yaptığı otelde özel görüşme yaptıklarını ima etti, başkan yaman, ardından ekledi.


Takım etki altında kalmasın diye bizim başka otele geçmemize rağmen;

Oyuncuların bir kısmı da idmana çıkmadı ardından, (Hoca moralsiz oldukları için izin verdim dedi, Yönetime karşı korudu gençleri takdir ettim.)

Maçta 6dk. 25dk. İki kırmızı;

12dk. Penaltıdan gol,

Dokuz kişi kalan takımının 65dk mücadelesi, (taraftarımız içinden maçtaki bu olayları oyuncularımızın komplosu olarak nitelendirenler bile var.(!) bu kafayı anlamam mümkün değil.)

Peki, hakemin maçın son bölümlerinde söylediği talihsiz cümle nasıl yorumlanır, kanım dondu duyunca, vallahi bir art niyet aramıyorum. bir faul pozisyonunun ardından "hocam etki altında kalıyorsun" diye itiraz eden Altaylı Burak’a "iki adam attım daha ne yapayım" diye verdiği cevap, bu konuşmaları Cem Sinan’ın maç ardından verdiği röportaj sayesinde öğrendik. (Hakemin maçtan sonra özür dileme kafası var bir de, işte bunu da hiç anlayabilmiş değilim.)

Bu durum Türk hakemliğinin seviyesinin (özellikle futbol kültürü adına) en güzel örneği değilmidir,

Neden dünya kupasına hakem gönderemiyoruz? Sorusunun dahi cevabını buralarda aramak lazım,

Bu hafta defansif kurgumuzdan iki adam eksik olacak ki bunlardan biri sezon başından beri mücadeleci oyunu ile türk futbolunun yıllardır aradığı sol bek olmaya aday Harun(33), diğeri de defansın göbeğinden Emirhan(21),

Yönetiminde suyu Muammer Çelik abinin çalışma başlattı iddiaları ile ısınmaya başladı,

Daha zor bir maç olacak rakibimiz G.Antep Belediye Ç.Rize’yi devirdi bu hafta, moralli olacaklar, biz ise eksik ve iç hesaplaşma mağduru bir takımız sorunlarımız bir hafta da çözülecek gibi de değil,

1 Ekim 2009 Perşembe

profesyonel futbol ve ara transfer rüyası

MADDE 3 - PROFESYONEL FUTBOLCULAR
Bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olan ve kendisine futbol faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılan futbolcudur.
(TFF PROFESYONEL FUTBOLCULARIN STATÜSÜ ve TRANSFERLERİ TALİMATI / HAZİRAN 2009)

Başlamadan önce profesyonel futbolcunun tanımını aldım TFF’ nin sitesinden kısa ve öz bir tanım ile başlamak istedim, bu tanımı iyi özümsemiş olmak gerekiyor profesyonel olmak için,
Yani her profesyonel yapıda olduğu gibi futbolun da profesyonelliği kar etmek amacıyla oluşturulmuş bir yapıdır ki bunu yargılamak bana düşmez,
Günümüz koşullarında “profesyonellik” ve “amatörlük” arasındaki tek fark ise “ödemenin” yapılış şekli gibi görünmektedir.
Demek ki amatör olsun profesyonel olsun, günümüzün futbolunda her şeyin başı maddi kazanımdır.
Her problemde futbolculardan duyduğumuz klişe “bizde ailemizi buradan kazandıklarımızla geçindiriyoruz” cümle aslında haklımıdır. (!)
Peki, şuan kadromuzda bulunan 26 oyuncunun 23’ü gerçektende, futbolun bu profesyonel tarafını teğet geçerek mücadele ettiklerini kabul etmek gerekir. Bu durumda verilen mücadelede kesinlikle bir özveri ve aidiyet temeli vardır bunu kimse inkâr edemez.(kalan üç oyuncuyu da diğerlerine göre daha profesyonel oldukları gerekçesi ile ayrı tutuyorum Serdar(41), Cem Sinan(2), Hamza(86))
Ara transfer dönemi başlangıcı liglerin devre arasına yani ocak ayı içerisine tekabül ediyor. İlk devre sonuçlandığında böyle kötü bir mali yapı ve ligdeki olası kötü pozisyonumuzu göz önüne aldığımızda, bu camiaya aidiyet duygusu olmayan, özveri ile sezonu tamamlayacağı meçhul, 5 ay boyunca ciddi bir müsabakada forma giymemiş bir yedek(!) kadrodan, nasıl bir mücadele bekleyeceğiz.
Aşağıda listelediğim bu yedek(!) kadronun içinden kaç kişi bu mücadelede yer almak ister?
Ahmet Şahin; yaş 31, 12 yıldır profesyonel futbolcu, 5 farklı kulüpte futbol oynadı, 2 sezon KOCAELİSPOR da (2001–2003) futbol oynadı,
Emrehan Ceylan; yaş 29, 12 yıldır profesyonel futbolcu, 15 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
İsmail Konuk; yaş 21, 3 yıldır profesyonel futbolcu, 3 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Bülent Uzun; yaş 19, 2 yıldır profesyonel futbolcu, 2 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Şamil Ünal; yaş 23, 5 yıldır profesyonel futbolcu, 8 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Uğur Yasan; yaş 30, 11 yıldır profesyonel futbolcu, 6 farklı kulüpte futbol oynadı, 6 sezon KOCAELİSPOR da (2002–2008) futbol oynadı,
Tevfik Altındağ; yaş 21, 2 yıldır profesyonel futbolcu, 2 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Emrah Kol; yaş 23, 3 yıldır profesyonel futbolcu, 4 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Ali Bayraktar; yaş 24, 5 yıldır profesyonel futbolcu, 5 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
M.Ali Kurtuluş; yaş 35, 11 yıldır profesyonel futbolcu, 5 farklı kulüpte futbol oynadı, KOCAELİSPOR da daha önce oynamadı,
Maxwell Ofuyah; yaş 19
İçinde bulunduğumuz şartların bize işaret ettiği yöne bakarsak şayet, bu genç kadronun değiştirilebilmesi için ilk şart yönetimin federasyona olan yaklaşık 8 milyonluk borcu kapatmasıdır. Yukarıda anlatılan durum ise işin ikinci ayağı olacak, şayet bu oyuncular ayrılırlar ise borç bir miktar daha artacak tabii ki,
Şu an sahada ter akıtan kadromuzun ne kadar güç bir işe kalkıştığını şimdi çoğu insan net olarak algılayamıyor kanaatindeyim, bu amatör ruhun derinliğini önce devre arasında hissedeceğiz, ama gerçek manada sezonun son düdüğü çaldığında göreceğiz.