23 Kasım 2009 Pazartesi

Futbolda büyüklük nedir? Ne olabilir? (*)

Büyükler ve diğerleri diye ayrıştırılan bir ortamda tabii ki gerçekçi bir yaklaşım da bulunmak mümkün olmayacaktır, yine de elimden geleni yapacağım.
Bu dayatma ulusal basınımızca pompalanmaya devam ettiği müddetçe futbolumuzun gelişimi diye bir olgudan da bahsetmek mümkün olmayacak;
Büyüklük için tek ön şart var o da; yandaşlarınca değil, rakiplerin tarafından büyük olduğunun kabul görmesidir ki bu durumda futbolun doğasına aykırıdır.

2 haftadır izinliydim,
Ne bir gazete okudum, ne internette sörf yaptım, evde takıldım oğlumla (2 yaşında ya da 27 aylık diyebiliriz.) beraber maç izleyebildiğim ender insanlardan birisi, her gole seviniyor. Sıkılmadan 90 dakika yanımda oturuyor. Arada kafasına göre tezahürat falan yapıyor, oh mis, (tam küçük fanatik pozlarında)
Nereden öğrendiğini bilmediğim bir takıntısı var sadece; nerede yeşil zeminde koşturan adamların olduğu bir görüntü görse “besitas” (Beşiktaş)diyor. (bu duruma fm2010 un 3d formatı da dahil)
Nasıl öğrenmiş olabilir, diye düşünürken kartalcell reklamından kaptığını fark ettim, bunu da izlediğimiz wolfsburg maçıyla da pekiştirmiş olmalı ki, şampiyonlar liginin fragman müziğini duyduğunda bile aynı tepkiyi veriyor sabi.
İşte dedim, büyüklük olsa olsa budur, ne para, ne kupa, ne de tribün kültürü; iki yaşındaki bir çocuğun zihninde “hangi araçla olduğunu fark ettirmeden” yer elde edebilmektir büyüklük.

Bunun için ne gerekir peki kurumsal bir yapı tabii ki, gündemde kalmak, tv de yer edinmek, akılda kalıcı, vurgusu sağlam olan reklamlar bile yeterli, {yoksa borcunun büyük bir kısmını başkanına yapmış olan bir klüp için Türkiye dışında bir ülke de “büyük” denilmez herhalde.}

Şunu da eklemek istiyorum ki infiale neden olmamak için, tabii ki bir taraftar kaybetmiyoruz, o daha duyduğunu söylüyor, gerçekleri görecek yaşta değil,

(*);Kocaelisporumuzun iki ayda bir yapılması olağan olan olağanüstü genel kurullarından birine doğru akmakta iken zaman bu konu ile yazılan birçok yazı okudum sabahtan bu yana, ama bu konuya da giresim yok hiç;

5 Kasım 2009 Perşembe

Dayanağın Değişimi

noreply@blogger.com (ali rıza) tarafından “alan daraltma” bloguna gönderilen yazıya(*) ithafen;

Kendi başına ayakta duramayan bazı güçler vardır, illaki bir dayanağa bir payanda’ya ihtiyaç duyar,
Bu dayanağın gün gelip de yaptığı işten feragat etmesi veya ayrılmak istediği durumlarda ya yerine bu görevi üstlenecek yeni bir materyal bulunur ya da bu güç yok olmak üzere parçalanmaya başlar,
Çarşı grubunun biz artık tribünden çekiliyoruz ağzı ile başlayan bir sürecin artık bu raddeye gelerek bir sonu hazırlıyor olması durumu gibi, ki bu senaryonun bir benzerini Sn. Süleyman Seba’ya bile uyguladılar vakti zamanında,
Gelelim bize; başkan yardımcısının istifası ile topal kalan ve tribüncülerin bir kısmı tarafından bu günümüzde bile bir yönetim adayımız var mantığı ile destek bulan Kocaelispor yönetimi için de sonun başlangıcına geliniyor. Bu hafta hiç de hoşuma gitmeyen “Yönetim istifa” sloganın artık maratonda vücut bulacağına olan inancım hat safhada,
Türk futbolu için asıl tartışılması gereken konu ise şu galiba;
Tribünün böylesi bir gücü olmalı mı?

Dayanaklar mı, yoksa güçler mi egemen futbolda, bunu yakında yaşayarak öğreneceğiz,

(*) ilgi yazı için link
http://alandaraltma.blogspot.com/2009/11/degisimin-dayanag.html